YUMURTALIK (OVER) KANSERİ


Yumurtalık kanseri, jinekolojik kanserler içinde en fazla ölüme neden olan kanser türü olması nedeni ile ayrı bir öneme sahiptir. Bunun nedeni erken dönemde herhangi bir belirti vermemesi ve erken tanı için günümüzde etkili bir tanı yönteminin olmamasıdır. Kadın kanserlerinn %4'ünü, genital kanserlerin ise %23'ünü meydana getirir.Over kanseri tanısı konan kadınlarda 5 yıllık yaşam % 35 civarındadır.Endüstrileşmiş ülkelerde daha fazla görülür. Bu çevresel faktörlerin etkisini düşündürmektedir.

Kadın genital kanserleri arasında rahim ağzı ve rahim içi kanserinden sonra 3. sıklıkta görülür. Ancak öldürücülük açısından 1. sıradadır. Bunun nedeni erken tanısının mümkün olmamasıdır. Hastaların 2/3 ü ileri evrede , evre 3 aşamasında hasta olduğunu farkeder ve doktora gider. 

Her yaşta görülebilmesine rağmen en fazla 40 lı, 50 li yaşlarda görülür.. Menopoz öncesi dönemde over tümörlerinin sadece % 7'si kanserken bu oran menopoz sonrası %30'a çıkar. Yumurtalık, çeşitli değişik hücre tüpünü barındırır bu nedenle yumurtalık kanserlerinin çeşitli farklı tipleri vardır. Kanserin köken aldığı hücre türüne göre de görülme yaşları ve oranları değişir. En sık görülen kanser epitelyal over kanserleridir. Bunlar yumurtalığın dış yüzünü kaplayan epitel hücrelerinden kaynaklanırlar. Menopoz sonrası kanser teşhisi konan vakaların % 80'i epitheliyal tümörlerken, 20 yaş altında teşhis edilen vakaların % 60'ı germ hücreli yani embryonik döneme ait hücreler ile ilgili tümörlerdir.

Nedenleri Nelerdir?

Yumurtalık kanserinin %5-10 kadarı kalıtımsal bozukluklar sonucu ortaya çıkarken geriye kalan %90-95’inin hangi nedenler ile oluştuğu tam olarak bilemiyoruz. Ancak bazı durumlarda ve bazı kadınlarda yumurtalık kanserleri daha sık ortaya çıkar. Bu kadınlar yumurtalık kanseri için riskli grubu oluşturur.

Az doğum yapan kadınlarda veya hiç evlenmemiş kadınlarda kanser görülme ihtimali daha yüksektir. Doğum kontrol haplarının uzun bir süre kullanılması kanser riskini bir miktar azaltmaktadır. Yani bu ilaçların kansere karşı bir koruyucu özelliği vardır. 5 yıl ve üzerinde doğum kontrol hapı kullanmak yumurtalık kanseri riskini % 50 azaltır.  Ayrıca genç yaşta hamile kalmak, riski azaltmaktadır. Yumurtalık kanserlerinin yalnızca yaklaşık %10 unun ailesel olmasına karşın, hatalı genlerin tespit edilmesi, kanserin moleküler nedenine yönelik birçok bilginin edinilmesini sağlamıştır. Birinci derece akrabalarında yumurtalık kanseri olan kadınlarda kanser görülme ihtimali biraz daha yüksektir.

Yumurtalık kanseri için risk grupları

* Az doğum yapmışlar
* Erken adet görenler
* Geç menopoza girenler
* Kısırlık olanlarda veya kısırlık tedavisi görenler
* Genital bölgeleri talkla sık temas edenler

Buna karşılık uzun süreli doğum kontrol hapı kullananlarda, çok doğuranlarda ve tüpleri bağlanmış olanlarda daha az görülür. Bu bilgilere rağmen, günümüzde yumurtalık kanserinin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Yumurtalık kanserlerinin az görülmesinde doğum kontrol haplarının önemli bir rölü vardır. Bir yıl boyunca doğum kontrol habı kullanımlarda yumurtalık kanserinin %30, 5 yıldan uzun sure kullananlarda ise yumurtalık kanserlerinin %70 daha az görüldüğüne dair pek çok araştırma vardır. Aynı şekilde doğum sayısı arttıkça yumurtalık kanserinin görülme sıklığında azalmalar olduğu görülmektedir.

Yumurtalık kanserlerinin %5-10 kadarı aile bireylerinde kuşaktan kuşağa geçen kalıtsal genetik hasarlar sonucunda oluşur. Bunlar kalıtsal yumurtalık kanseri olarak adlandırılır. Hücrelerin genetik yapısında kanser oluşumunu önleyen tümör baskılayıcı genler vardır. Bunlardan ikisi BRCA 1 ve BRCA 2 genleridir. Bunlar öncelikle meme ve yumurtalık kanseri ile ilişkili genlerdir. BRCA 1 ve 2 genleri tümör oluşumuna engel olurlar. Ancak bu genlerde oluşacak hasarlar işlevlerini bozar ve bu bireylerde kanser gelişimi kolaylaşır.

Bir ailede birinci derece 2 veya daha fazla akrabada meme ve yumurtalık kanseri varsa bu ailenin sağlıklı bayan bireylerinde yumurtalık ve meme kanseri görülme olasılığı belirgin olarak artar ve bu kanserler genlerdeki hasarlar sonucu meydana gelmiş olabilir. Bu nedenle bu ailenin sağlıklı bayanlarında da gen hasarları olabilir. Gen hasarı olan bireylerde yaşam boyu meme ve yumurtalık kanseri görülme olasılığı %60-80’lere yükselir. Bu nedenle ailesinde 2 veya daha fazla akrabasında meme ve yumurtalık kanser olan kadınlarda BRCA1 ve 2 gen hasarları araştırması gündeme gelir. Ülkemizde kanda bu genlerin hasarlarını saptamak mümkündür. Bu testin hastalığın önlenmesi veya erken tanısı için önemli olduğu bilinmektedir. Ancak kimlerde test yapılacağı ve test sonuçları bireyle tartışılarak kararlaştırılmalıdır.

Belirtileri Nelerdir?

Over kanseri için geliştirilmiş bir tarama testi bulunmamaktadır. Belirtiler açık olmadığı ve çoğu zaman başka hastalıklarla karıştığı için erken tanı konulması zordur. Hastalığın erken dönemlerinde hiçbir belirti yoktur. Genellikle kanser karın içindeki diğer organlara yayıldıktan sonra yani evre 3 aşamasında belirtiler oluşur. Hızlagelişen karınşişliği, karın ağrıları, karında dolgunluk ortaya çıkar.

Diğer belirtiler:

Pelviste ya da karında ağrı ya da rahatsızlık hissi

Pelviste ya da karında şişme ya da dolgunluk hissi

*Sürekli bulantı ya da hazımsızlık

*Anormal vajen kanaması

*Sürekli yorgunluk hissi ve sırt ağrısı

Açıklanamayan kilo kaybı

Evreleri Nelerdir?

Evre I. Yumurtalık kanseri bir ya da her iki yumurtalıkla sınırlıdır.

Evre II. Yumurtalık kanseri, rahim ya da tüpler gibi alt karın bölgesindeki diğer organlara da yayılmıştır.

Evre III.Yumurtalık kanseri, üst karın içi bölgesine, karın zarı yani omentuma, karın bölgesini çevreleyen dokuya (periton) ya da karındaki lenf düğümlerine yayılmıştır. Bu hastalığın teşhisi sırasında en sık tanı konulan evredir.

Evre IV.Yumurtalık kanseri, karın dışındaki organlara da yayılmıştır. Akciğer, karaciğer v.s.

Risk Faktörleri

Hormonal, ailesel ve çevresel faktörlerin over kanseri gelişmini etkiledikleri düşünülmektedir. Buna göre hiç gebe kalmamışlarda risk daha fazlayken doğum yapanlarda risk 1/2 ile 1/4 oranında azalır. Yumurtlamayı baskılayarak etki eden doğum kontrol hapları da kanser görülme sıklığını belirgin derecede azaltır. Yani inanılanın aksine OK'ler kanser yapmadığı gibi kansere karşı koruyucu rol oynarlar. Birinci derece akrabalarında over kanseri olanlarda hastalığın daha sık görülmesi genetik bir faktörün etkisini düşündürmektedir. Bu gözleme yönelik çalışmalar sonucu meme ve over kanserine neden olduğu saptanan bazı genler bulunmuştur.

Ailesel Yumurtalık Kanserleri

Tüm yumurtalık  kanserlerinin % 10 u ailesel yani herediter yani genetik geçişli kanserlerdir. Ailesel yani herediter meme over kanser sendromu denilen tanımlamada bir ailede yumurtalık kanserli bir kadının en az 2 birinci derece yakınında yani anne, kız kardeşler, kız çocuklar meme ve veya yumurtalık kanseri olmalıdır. Veya yumurtalık kanserli kadının en az 4 ikinci derece yakınında yani hala, teyze, v.s. meme ve/veya yumurtalık kanseri olmalıdır. Bu ailelerdeki  kişilerde BRCA1 ve BRCA2 isimli genlerde bozukluk vardır  ve bu bozukluk nesilden nesile geçmektedir. Böyle bir ailenin üyesi olan ve bu gen bozukluğunu taşıyan kadınların yaşam boyu meme kanseri olma riski % 70-80, yumurtalık kanseri olma riski % 40-50 dir. Böyle ailelerde görülen kanserler genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar. 

Sınıflama

Genel olarak 3 faklı tipte ortaya çıkar. Bunlardan en sık görüleni epiteliyal over tümörleri

a. epiteliyal kötü huylu yumurtalık tümörleri(Yumurtalık kanserleri)
b. Germ hücre tümörleri
c. Seks-kord stromal tümörler

Over kanserleri köken aldıkları hücre türüne göre 4 ana sınıf altında toplanırlar. Bunlar epitheliyal tümörler, germ hücreli tümörler, stromal tümörler ve başka bir organdan metastaz yolu ie gelen tümörlerdir.

Ayrıca borderline over tümörleri denilen ayrı bir grup hastalıkta vardır Bunlar epitelyal over kanserlerinin farklı bir alt grubudur ve çok daha iyi seyirli, tedavisi kolay ve ölüm riski çok düşük tümörlerdir. Malign kötü huylu demektir. Borderline tümörlerin ise histolojik davranışları selim ve malign arasında bulunur. Bu tümörler malign olanlara göre daha genç yaşlarda görülürler, hastalığın gidişatı çokdaha iyidir.

Epitheliyal tümörler de kendi aralarında yine köken aldıkları epitheliyal hücrelere göre sınıflandırılırlar. Bunların %50-75'i seröz kistadenokarsinomlardır. Daha sonra sırasıyla müsinöz, endometrioid, brenner gibi tümörler gelir. Bu hastaların büyük bölümü ileri yaşlardadır.

Germ hücre ve seks-kord stromal tümörler az görülen tümörlerdir. Özellikle germ hücre tümörlerinin %30’u 30 yaş altında ortaya çıkar. Başka bir deyişle erken yaşlarda görülen kötü huylu yumurtalık tümörlerinin büyük bölümü germ hücre tümörleridir. 

Yumurtalık kanserleri tüm kadın kanserlerinin %6-7’sını, tüm üreme organ kanserlerinin ise %25’ini oluşturur. Ancak üreme organ kanserlerine bağlı ölümlerin yarısı yumurtalık tümörleri ile ilgilidir. Meme, akciğer, barsak, rahim ve rahim ağzı kanserlerinden sonra 6. en sık görülen kanser yumurtalık yani over kanseridir. Yaşam boyu her 100 kadının 1,4’ünde over kanseri tanısı koyulur. Birinci derece akrabada meme ve yumurtalık kanseri görülme sayısı arttıkça bu oran %6’lara kadar yükselir. Yumurtalık kanserlerinin en önemli özelliği bunların %70-75’inin tanı koyulduğu zaman ileri dönemlerde olmasıdır.

Klinik
 
Over kanserinde erken tanı son derece zordur. Çünkü çoğu zaman şikayetler belirgin değildir. Karın ağrısı , şişkinlik, hazımsızlık erken devredeki belirtilerdir. İleri evrelerde ise komşu organlara ait bası bulguları, karın ağrısı, pelviste kitle ve aşağı doğru bası hissi, vajinal kanama gibi spesifik olmayan şikayetlerdir. Hastayı doktora götüren en sık şikayet ise aşırı derecede karın şişliğidir. Bu şişliğin sebebi çoğu zaman karın içerisinde sıvı birikimi yani asittir.

Tanı

Öncelikle ayrıntılı bir öykü ve sonrasında yapılacak jinekolojik muayene önemlidir. Ayrıca "ultrasonografi" tetkiki ile yumurtalıklar incelenir. Buna ek olarak yumurtalık kanseri göstergesi olarak CA-125 adlı bir maddeye kanda bakılır. Ancak bu madde aynı zamanda yumurtalığın selim hastalıklarında da yükselebilir.

Muayeneler esnasında özellikle menopoz sonrası kadınlarda pelvik alanda kitle saptanması over kanserini düşündürmelidir. Ultrasonografide tanıda en önemli yardımcı testtir, burada çift taraflı ovarian kitle, 8 cm'den büyük kitle, içinde katı alanlar bulunan kitleler ile muayenede bu kitlenin hareketli olmaması tanıyı destekler. Ayırıcı tanıda myomlar, normal ve anormal gebelikler ve diğer komşu organ kanserleri ekarte edilmelidir. Manyetik rezonans kitlenin daha iyi incelenmesine olanak sağlayabilir. Over kanseri tanısını güçlendiren ve bu konuda hekimlere son derece yardımcı olan bir başka tetkik de tümör belirteçleridir.

Yumurtalık kanserlerinde olduğu gibi kistler dahil tüm yumurtalık tümörlerinin tanısında ilk basamak kadın genital organlarının jinekolojik muayenesidir. Bu muayene ile yumurtalıkların büyük olup olmadıkları ve yumurtalıkların çevresinde bir anormalliğin varlığı araştırılır. Muayeneden sonra ikinci basamak ultrasonografi muayenesidir.

Bazı kan testleri de yumurtalık kanserlerinin tanısında kullanılır. Yumuralık kanser hücreleri bazı maddeler yapar ve bunları kan dolaşımına verirler. Bu maddelere tümör belirteçleri denir. Yumurtalık kanseri ile ilişkili tümör belirteçlerinden bazıları; CA 125, Ca 19-9, CA 15-3, CEA, AFP ve HCG’dir. Kanda bu maddeler araştırılarak yumurtalıkta görülen tümörün kanser olup olmadığı konusunda ilave bilgiler elde edilir. Ancak yumurtalıklarda tümör veya kist yokken kanda belirteç araştırmak doğru değildir.

Yumurtalıkta sıklıkla kistler(tümörler) oluşur. Bu kistlerin pek çoğu kendiliğinden iyileşen fonksiyonel kist denilen kistlerdir ve bunların ameliyat edilmesine gerek yoktur. Kötü huylu ise veya kötü huylu olma ihtimali varsa bu hastalar kanser ile uğraşan Jinekolojik onkoloji yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından ameliyat edilmelidir. Aksi taktirde eksik cerrahiler yapılır ve hasta tekrar ameliyat olur. İşte yukarıda sayılan hastalıkların ameliyat öncesi ayırımında başka bir deyişle tanısında ultrasonografi ve tümör belirteçleri birlikte kullanılır. Bu yöntemler doğru kullanıldığında yanlış tanı yok denecek kadar az olur ve MR gibi diğer tanı yöntemlerine gerek kalmaz.

Prognostik faktörler Bir kanserde hastalığın tedaviye vereceği cevabı etkileyen faktörlere prognostik faktörler denir. Yumurtalık kanserinde hastalığın tedaviye vereceği cevabı etkileyen pek çok faktör vardır. Bunlardan en değerlisi ve sonuca önemli oranda etki edeni, ilk ameliyatın(cerrahinin) yeterliliğidir. Özellikle ileri evre yumurtalık kanserlerinde ameliyat sonrasında karın içinde kalan en büyük tümör çapı 1 cm’in altında olmalıdır. Bu prognozu etkileyen en önemli faktördür. Bunun yanında hastalığın yaygınlığı, başka bir deyişle evresi hastalığın tedaviye vereceği cevabı etkiler. Hastalık ne kadar erken evrede ise tedavi başarısı o kadar iyi olur.

Bunların dışında hastanın yaşı, tedavi sırasındaki genel durumu ve tümörün grade denen özelliği hastanın tedaviye vereceği cevabı etkilerler. Hasta ne kadar erken yaşlarda ise ve genel durumu tedavi sırasında iyi ise sonuçlar her zaman daha iyidir.

Kanser tanısı ancak yumurtalıktan biyopsi ile alınan bir doku örneğinin veya karında sıvısı olan hastalarda sıvı örneğinin patolog tarafından incelenmesi sonucunda konur. Karnın tanı koymak amacıyla açılarak şüpheli bölgelerden biyopsi alınması için yapılan ameliyata laparotomi adı verilir. Alınan örnek operasyon sırasında patolog tarafından incelenir. Eğer bu parça kanser tanısı alırsa, ameliyata devam edilir. Operasyon sırasında cerrahın kararına göre rahim, tüpler, yumurtalıklar, karın zarı alınır. Ayrıca diyaframdan, diğer organlardan, komşu lenf bezlerinden ve karın içi sıvıdan örnekler alınarak cerrahi evreleme tamamlanır ve tüm örnekler patolog tarafından incelenir. Hastalığın ne oranda yayılmış olduğunun saptanması tedavi ve takipte önemlidir. Over kanseri ameliyatları bu konuda uzmanlaşmış jinekolog onkologlar tarafından yapılmalıdır.

Bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR) ve ultrason gibi görüntüleme yöntemleri kasıklarda bir kitle olup olmadığını saptamada kullanılan radyolojik tetkiklerdir. Ancak bu yöntemler kitlenin kesin olarak kötü veya iyi huylu olup olmadığını ayırt edemezler. Kesin tanı biyopsi olarak isimlendirilen, şüpheli dokudan alınan örneklerin mikroskop altında incelenmesi ile konmaktadır.

Bilgisayarlı tomografi (BT): Biir x ışınının insan vücudu etrafında dönerek çeşitli açılardan görüntüleme yapan bir görüntüleme yöntemidir. Alınan görüntüler daha sonra bir bilgisayar tarafından birleştirilerek vücudumuzun içinin detaylı bir görüntüsünü oluştururlar. Film çekilirken ayrıntılar, bir çeşit boya olarak düşünülebilecek bir kontrast madde kullanılarak daha detaylı olarak görüntülenir.

Manyetik rezonans görüntüleme (MRI): Manyetik alan ve bilgisayar kullanılarak vücudumuzun içinin detaylı resimlerini verir. Bu yöntemde x ışınları kullanılmaz.

Ultrasonografi: Prob adı verilen bir aletten salınan ses dalgalarının yumurtalıklar veya diğer organlardan yankılanmaları ile elde edilen görüntülerin bilgisayar yardımı ile ekrandan yansıtılması ile yapılmaktadır. Kitlesel oluşumların yapısının katı veya içi sıvı Dolu kistik bir yapıda olup olmadığını ayırd eder. En sık kullanılan görüntüleme yöntemidir.

Renkli doppler akımı: Bu yöntem yumurtalıkların damarlarla kanlanmasını gösterir. Yumurtalık kanserlerinde genellikle yumurtalıklara olan kan akımı artar. Ancak bazı iyi huylu hastalıklarda da yumurtalıklardaki kan akımı artabilir.

Tümör Belirteçleri

Tümör belirteçleri kabaca normal dokularda fazla miktarda bulunmayan ancak malign dokulardan kana salınan maddeler olarak tanımlanabilir. Kullanılan ya da araştırma safhasında olan pekçok belirteç olmasına rağmen ideal bir tümör marker henüz saptanamamıştır. Over kanserinde en çok işimize yarayan Ca 125 adı verilen belirteçtir. Over bölgesinde şüpheli bir kitle bulunan kadınlarda yüksek saptanması tanıyı destekler.Ancak sigara içimi, erken gebelik, endometriozis gibi hastalıklarda da yükselebilmesi güvenilirliğini kısıtlar.

Tedavi

Yumurtalık (over) kanserinin tedavisi cerrahidir. Başka bir deyişle ameliyattır. Hastalık ne kadar yaygın olursa olsun operasyon çoğunlukla ilk tedavi seçeneği olmalıdır. Ancak son yıllarda hastalığın çok ilerlediği, genel durumu bozuk, karında ve özellikle akciğer zarında aşırı sıvı toplanmış veya operasyonda hastalığın tamama yakın bir kısmının teknik olarak temizlenme ihtimali düşük olgularda operasyon öncesi 3 kür kemoterapi veriliphastalık geriletildikten sonra cerrahi uygulanabilir. BU yaklaşıma neoadjuvan kemoterapi ve interval debulking denir. Ancak olguların büyük çoğunluğunda ilk tedavi yötemi olarak tüm dünyada cerrahi seçilmektedir.

Cerrahi tedaviyi iki gruba ayırabiliriz. Erken evre düşünülen olgularda ki bunlar tesadüfen yapılan kontrollerde saptanan kanser şüpheli yumurtalık kistleri ve kitleleridir yapılan operasyonda önce kitle çıkartılır ve hemen operasyon sırasında patolojik incelemeye gönderilir. BU işleme frozen section denir. Amaç kitlenin iyi huylumu yoksa kanser mi olduğunu anlamaktır. Yani muayene ve ultrason testi sonucunda bir hastada yumurtalık kanseri şüphesi varsa en kısa zamanda operasyon ama mutlaka frozen inceleme yapılabilecek olanakların olduğu şartlarda bir operasyon şarttır. Eğer frozen sonucu kitle iyi huylu çıkarsa operasyon sonlandırılır. Ancak kanser tanısı konursa operasyona devam edilir. Bundan sonra evreleme cerrahisi yapılır amaç hastalığın yaygınlığını saptamak ve yumurtalık dışında hastalık varsa çıkartmaktır. Bu amaçla karın zarı çıkartılır, kasık ve aort çevresi lenf düğümleri alınır, gerekirse kör barsak yani apendiks çıkartılır ve karın zarının değişik yerlerinden biopsiler alınır.

İleri evredeki hastalarda ise tümör küçültücü cerrahi, sitoredüktif cerrahi yada başka bir deyişle debulking cerrahisi yapılır. Bu olgularda zaten hastalık karıniçine yayıldığı için yaygın sıvı toplanması, karın içinde yaygın tümöral kitleler vardır. DOlayısıyla operasyon öncesi kanser tanısı hemen hemen konulmuştur. Bu operasyonlarda amaç, mümkünse karın içindeki tümörün tamamının çıkartılmasıdır. Bu amaçla histerektomi, her 2 overin çıkartılması yanında gerekirke ince barsak veya kalın barsaklardan bir kısmının çıkartılması, dalağın karın zarının tamamının çaıkrtılması gibi geniş radikal cerrahi işlemler uygulanabilir.

Yumurtalık kanseri tedavisinde ikinci önemli yöntem kemoterapidir. Kemoterapi cerrahiyi tamamlayan bir yaklaşımdır. Çok erken vakalar dışında over kanserli hastaların büyük bölümüne operasyon sonrası kemoterapi verilir. BUgün için standart yaklaşım 6 kez ikili ilaç tedavisinin verilmesi şeklindedir.                     

Her şeye rağmen yumurtalık kanseri en çok öldüren kanser türüdür. 5 yıl sağ kalma şansı % 30 civarındadır. Hastalık çok erken aşamada yakalandığında %60’lara varan sağ kalım şansı ,ancak hastaların %10’unde elde edilebilmektedir. Genel olarak ileri aşamalarda tanı konulduğundan sağ kalım şansı çok düşüktür.

Hastalığın yaygınlığı, hastanın yaşı ve genel durumu tedavi şeklini etkilemektedir. Over kanserinin klasik tedavisi cerrahi ve ardından yapılan ilaç (kemoterapi) tedavisidir. Bazı durumlarda hastanın şikayetlerini gidermek için radyoterapide (ışın tedavisi) uygulanabilir.


Tedavi Sonrası Takip Nasıl Yapılır?

Her kanser hastası gibi, yumurtalık kanserli hastalarında tedavi sonrası düzenli aralıklar ile takip edilmelidir. Ameliyat ve kemoterapi sonrası hastalığın tedavisi tamamlanmıştır. Ameliyat ve sonrasında kemoterapi uygulamalarından oluşan ilk tedavi sonrasında, hasta da jinekolojik muayene ile hastalık saptanmaz, ultrason ve bilgisayarlı tomografi veya MR da karın boşluğunda tümör görülmez ve tümör belirteçleri normal ise hasta hastalıksız olarak kabul edilir ve takibe alınır.

Takipler ilk 2 yılda 3-4 ayda bir fizik muayene kanda CA-125 tayini ve gerekli durumlarda akciğer filmi ve karın tomografileri ile kontrol edilmektedir.sonraki 3 yıl 5-6 ayda bir, 5. yıl sonrasında 6-8 ayda bir yapılmalıdır. Bu takiplerde hastaya jinekolojik muayane yapılır, vaginal smear alınır(her zaman değil), ultrasonografi yapılır ve kanda tümör belirteç veya belirteçlerine bakılır. Bunların tümü normal ise hastalık yok olarak kabul edilir ve bir sonraki kontrol randevusu verilir. Bu testlerden herhangi birinde şüpheli bulgular varsa, hastadan tüm batın MR incelemesi istenir. Her şey yolunda olan hastalarda yılda bir MR incelemesi yanlış olmaz.

Takipler sırasında saptanan tümör tekrarlamaları aynı şekilde ameliyat ve kemoterapi ile ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bu nedenle bazı hastalara 2-4 kez ameliyat ve kemoterapi uygulamaları gerekebilir. Hastalık ilk tedaviden sonra ne kadar uzun süre sonra tekrarlar ise bu tekrarlamaların tedaviye vereceği cevap o kadar iyi olur.

Prognoz

Prognozda en önemli faktör hastalığın evresidir.Buna göre Evre 1 de 5 yıllık yaşam % 70, evre 2 de %25, Evre 3 de %18 ve evre 4 de %0'dır.

Kemoterapi

Ameliyat sonrasında bazı evre I tümörler hariç diğer tüm hastalara kemoterapi denilen ilaç tedavisi verilir. Bunun amacı ameliyat sonrası kanser bıkılmamış hastalarda hastalığın tekrarlama olasılılığını azaltmaktır. Ayrıca ameliyat sonrası büyük veya küçük kanser dokuları kalmış hastalarda kanserin ortadan kaldırılması ve tedavi edilmesi de kemoterapi ile yapılır. Kemoterapi 21 günde bir 6 kez uygulanır. Günümüzde yumurtalık kanserlerinin ilaçla ilk tedavisinde paklitaksel ve karboplatin denilen iki ilaç kullanılır. Kemoterapi ne kadar düzenli ve yeterli dozlarda yapılabilirse sonuçlar o kadar iyi olur. Bu tedavi sırasında bulantı, kusma, saç dökülmesi ve kansızlık gibi durumlar görülebilir. Bu nedenle bu tedaviler doktor kontrolünde yapılması gereken tedavilerdir.
                   
Over kanseri tedavisinde neo-adjuvan kemoterapi; son yıllarda tanı koyulduğu anda uygun cerrahi yapılamayacağı( ameliyat sonrası karın boşluğunda kalan tümör çapının 1-0.5 cm’den küçük olması) düşünülen hastalara önce 3-4 kez kemoterapi sonra ameliyat uygulamaları yaygınlaşmaya başlamıştır. Yumurtalık kanseri tedavisinden ameliyattan önce uygulanan kemoterapi neo-adjuvan kemoterapi olarak tanımlanır. Ameliyat öncesi kemoterapi ile tümör dokuları küçültülerek operasyon sonrasında çıkartılmaları kolaylaşır. Bu yöntemin iyi tarafı; ameliyat ile ilişkili sorunların görülme olasılığı azalır ve yeterli cerrahi yapılabilme olasılığı da artar. Ancak neo-adjuvan kemoterapi ile başlayan tedavilerin başarı şansı günümüzde tam bilinmemektedir. Başka bir deyişle bu konudaki bilgiler henüz yetersizdir. Bu nedenle yumurtalık kanserinde standart tedavi bazı özel durumlar hariç, önce ameliyat sonra kemoterapidir.